İnsanlar doğar, büyür ve ölür. Bu doğanın değişmez kanunudur. Ancak bazı teorilere göre çok da kesin konuşmamak gerekir. Çünkü, insan öldükten sonra ruhu başka bir bedende doğar ve hayatı devam eder.
Reenkarnasyon, insanların ölümden sonra tekrar doğuşuna inanan birçok kültür ve inanışta önemli bir kavramdır. Bu doğrultuda, Pollock İkizleri olarak bilinen Joanna Pollock ve Jacqueline Pollock kardeşlerin hikayesi, reenkarnasyonun varlığına dair çarpıcı bir kanıt olarak görülebilir. İşte bu ilginç ve düşündürücü hikayenin detayları…
1957 yılında iki kızlarını da korkunç bir araba kazasında kaybeden John ve Florence Pollock, uzun bir süre yas tuttuktan sonra yeniden bebek sahibi olmak istedi. Ancak çiftin, yeni doğan ikizlerinin ölen Joanna ve Jacqueline’in reenkarnasyonları olabileceği, hatta reenkarnasyon kanıtları arasında yer alabileceği konusunda hiçbir fikri yoktu.
İkizler dünyaya geldikten sonra Jennifer’in belinde, Jacquelin’de bulunan aynısı bir doğum lekesi olduğunu, alnında da Jacqueline’de kazadan sonra oluşan yaralara benzer bir doğum lekesi bulunduğunu görürler. İkizler 3 aylıkken aile başka bir eve taşınır.
İkizler 2 yaşına gelince, ölen kardeşlerinin oyuncaklarını istemeye başlar. Bu her ne kadar normal bir durum gibi görünse de, normal olmayan o oyuncakları ilk kez görmüş olmalarıdır. Oyuncaklar kendilerine verilince onlara koydukları isimler de ölen kardeşlerinin koyduğu isimler ile aynıdır. Elbette bu isimleri bilmediklerini söylememize gerek yok…
İkizler birlikte oyun oynarken, aile ikizlerin kız kardeşlerinin ölümüne neden olan kazayı yeniden canlandırdığını görür. Oyun sırasında Gillian, Jennifer’ın başını tutar ve “İşte araba sana çarptı! Gözlerinden kan akıyor.” der ve tahmin edebileceğiniz gibi bu durum aileyi dehşete düşürür. İkizler 5 yaşına gelince yavaş yavaş düzelmeye başlasa da, bu durum reenkarnasyon örnekleri arasında anılmaya devam eder.
Yaşanmış Reenkarnasyon Olayları
Genellikle karma felsefesiyle ifade edilen reenkarnasyon, pek çok inançta farklı şekillerde kendine yer bulur. Reenkarnasyon konusunda dünyadaki en önemli isimlerden biri olan Profesör Ian Stevenson; Asya’da ve Avrupa’daki pek çok ülkede reenkarnasyon ile çalışmalar yapmış, pek çok kişi ile birebir görüşüp vakaları değerlendirmiştir. Bunlar arasında gerçek reenkarnasyon hikâyeleri ve reenkarnasyon belirtileri gibi ilginç bilgilere erişmek mümkündür.
Dünya genelinde reenkarnasyon örnekleri arasında en çok ilgi çekenlerden biri, Hintli Titu Singh’in reenkarnasyon hikâyesidir. Bu konuya ait belgesel 1990 yılında BBC’de yayınlanmış ve büyük ilgi çekmiştir. Hindistan’da yaşayan Titu, 2,5 yaşındayken ailesin önceki yaşamında sahip olduğu aileyi ve Agra şehrindeki evini son derece ayrıntılı bir şekilde anlatmaya başladı. Verdiği detaylar arasında çalıştığı dükkan, adı, eşi ve çocukları gibi bilgiler yer alıyordu. Aile ilk başlarda doğal olarak çocuğun anlattıklarını pek ciddiye almasa da, bazen yaşının ötesine geçip bir yetişkin gibi davranan Titu bir gün kendisini silahla vurup öldürdüklerini ve daha sonra cesedinin yakılıp küllerinin nehre atıldığını söyledi.
Bunun üzerine telaşa kapılan aile araştırmalara başladı. Titu’nun abisi şehre gitti ve hikâyenin doğruluğunu araştırmaya başladı. Bu sırada, Titu’nun bahsettiği ve Uma isimli 2 çocuk sahibi dul bir kadın tarafından işletilen dükkanı buldu. Uma, Singh ailesini ziyaret etmeye karar verince, Titu önceki ailesine karışmış oldu. Uma’ya önceki yaşamlarına ilişkin bilgiler verdi, Uma’yı kocasının hayata yeniden döndüğüne inandırdı. Arabasında oturduğu sırada başına sıkılan kurşunla öldüğünü anlatan Titu’nun verdiği bu bilgi de otopsi raporundan doğrulanınca, saçları tıraş edildi ve başında kurşun yarasına ait iz olduğu tespit edildi. Sonuç itibarıyla cinayet davası yeniden açıldı ve Suresh’in katili, Titu’nun verdiği bilgiler sayesinde yakalandı. Yakalanan katil mahkeme önünde yargılandı.